Bilinen en eski su yalıtım projesi, Babil'in Asma Bahçeleri'dir.
Antik dünyanın yedi harikasından biri sayılan Babil'in Asma Bahçeleri; 25 metre yüksekliğindeki kolonlar üzerine oturan teraslardan oluşuyordu.
Su yalıtımı bitüm ve kurşun ile sağlanmıştı.
Diğer bitkilerin yanı sıra ağaçlar da bu teraslara dikilmiş ve Fırat nehri yakınlarında köleler tarafından çalıştırılan, su çeken bir sulama makinesiyle sulanmıştı.
Babil'in Asma Bahçeleri, Kral Nebukadnezar tarafından 26 yüzyıl önce inşa edilmiş, antik dönemlere ait bir su yalıtım projesidir.
Ağaçlar ve bitkilerin ekilmiş olduğu toprakla doldurulmuş olan teraslar, yükseklikleri 25 metreye ulaşan bir dizi kemer ile desteklenmiştir.
Ağaç ve bitkilerin sulanması Fırat Nehri'nden yapılıyordu. Mısırlılarda Bitüm ve bitüm teknolojisini çok iyi bilen bir toplumdu.
Özellikle Ölü Deniz bölgesinde zengin olan bitüm kayalarında bitümü elde ederek onu işlemiş ve mumyalamada kullanılan parafını elde etmişlerdir.
Yirminci yüzyılın başlarında, su yalıtım projeleri daha yaygın ve olağan bir hale gelerek, özellikle tüneller, barajlar, havuzlar ve su ile ilgili diğer yapılarda kullanılır olmuştur.
Yaya kaldırımı altında bulunan yeraltı mahzenleri de kömür katranı-zift örtüler ile korunmuştur.
20. yüzyılın başlarına kadar bitüm veya kömür katranı kullanım alanında ısıtılarak uygulama yapılacak yüzeye sürülmekte, bu katmanlar arasına taşıyıcı olarak;
pamuk, kanaviçe, hayvan kıllarında yapılmış keçeler gibi organik taşıyıcılar konulmaktaydı.
Bu ilk dönem yerinde uygulamalı örtüleri, su yalıtımı sağlamak amacıyla 4–6 kat, nem yalıtımı için ise 3–4 kat uygulanıyordu.
20 yüzyılın başlarında ilk fabrikasyon örtüler, okside bitüm ile kaplanmış karton, jüt, pamuklu kanaviçe, hayvan kıllarından imal edilmiş keçeler vb. organik taşıyıcılara emdirilerek
üretilmişlerdir.
Bu örtülerde uygulama alanlarında birbirleri ile ve katlar arasında sıcak okside bitüm kullanılarak uygulanmışlardır.
Bu fabrikasyon üretim kaliteyi ve hızlı uygulamayı beraberinde getirmiştir.
Bugün hallen kullanılmakta olan Paris, Berlin metrolarının bir bölümü bu örtülerle 20. yüzyıl başlarında yapılmıştır.
Teknolojinin gelişimi ile birlikte 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra organik taşıyıcılar yerine cam tülü gibi inorganik taşıyıcılar geliştirilmiştir.
Cam liflerinde üretilen cam dokumalardan üretilmiş örtüler mukavemet istenen yerlerde tüketicinin kullanımına sunulmuştur.